ÇÖREK OTU

Çörek otu üç bin yılı aşkın süredir hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde kullanılmaktadır. Tarihte çörek otunun bağışıklığı güçlendirici, şifalı bitki olarak ünlendiği söylenmektedir. Hatta üzerine en çok bilimsel çalışma yapılan bitkilerden bir tanesidir.

Çörek otunun faydalarını hep birlikte inceleyelim:

  • Vücudunuzun savunma sistemini geliştirir

Çörek otu içerdiği timokinon ve tiyokinon sayesinde bağışıklık güçlenir ve anti-tümör özelliği sayesinde kanserli hücrelerin ölümünü sağlar fakat çörek otu ve kanser ilişkisi ile ilgili bilimsel çalışmalar günümüzde halen devam etmektedir.

  • Kolesterolünüzü düşürür, kalp sağlığınızı korur

Çörek otunun her gün düzenli kullanımının LDL kolesterolü düşürdüğüne dair çalışmalar mevcuttur. Aynı zamanda kan basıncını düşürücü etkisi vardır.

  • Midenize iyi gelir!

Çörek otunun sindirime yardımcı, mide ağrılarını azaltan etkileri mevcuttur. Ayrıca müthiş bir gaz giderici ve idrar söktürücüdür.

Bu faydalar dışında:

  • Çok iyi bir balgam söktürücüdür.
  • Romatizmal hastalıklara iyi gelir
  • Hücre yenilenmesini hızlandırır, yaraların çabuk iyileşmesini sağlar.

Çörek otunu nasıl tüketebilirsiniz?

Çörek otunu kullanmak isteyenler için en doğru ve pratik yol, taze ve kaliteli çörek otu alıp öğüterek kullanmak olacaktır. 

  • Her sabah kahvaltınızda omletinizin içine ya da yediğiniz peynirin üzerine 1 çay kaşığı serpebilirsiniz.
  • Yağsız, sebzeli veya peynirli omletinizin üzerine ekleyebilirsiniz.
  • Salatalarınıza hazırladığınız az yağlı soslara ekleyebilirsiniz. Farklı bir aroma verecektir.
  • Fırında pişen sebze yemeklerinde kullanabilirsiniz.
  • Çörek otunu toz veya öğütülmemiş halini bal ile karıştırıp yiyebilirsiniz.
  • Öğütülmüş halini çorbalarınıza 1 çay kaşığı kadar ekleyebilirsiniz.

Aynı zamanda çörek otunu yağ şeklinde de tüketebileceğinizi biliyor musunuz?

Çörek otu yağını, ana yemeklerde, soslarda, içeceklerde ve çorbalarda birkaç damla olacak şekilde kullanılabilirsiniz. Ayrıca oral yoldan 2 damlayı geçmeyecek şekilde de tüketebilirsiniz. Ayrıca eczanelerde kapsül şeklinde satılan formları da mevcuttur. Doktorun onayını alarak kapsül şeklinde de tüketebilirsiniz. Saç dökülmeleriniz var ise, kullandığınız şampuanın içerisine birkaç damla çörek otu yağı ekleyerek saç diplerinizi besleyebilirsiniz. 

Fakat çörek otu yağı alırken dikkat! 

TSEK, TÜRKAK gibi ulusal veya ISO 9000, ISO 14000 gibi uluslararası kalite standardı belgelerine sahip firmaların soğuk sıkım çörek otu yağları tercih edilmelidir. 

Peki çörek otunun zararı var mıdır?

  • Çörek otu yağının aşırı kullanımı böbrek ve karaciğer hasarına yol açabilir.
  • Bazı ilaçlarla etkileşime girebilir. Bu yüzden düzenli kullandığınız bir ilaç varsa, kullanmadan önce mutlaka doktorunuza/diyetisyeninize bilgi verin.
  • Bazı kişilerde mide bulantısına, kusmaya, şişkinliğe ve kabızlığa neden olabilir.
  • Kan sulandırıcı özelliği vardır. Bu yüzden kanama riskini arttırır.

Kaynaklar

1.Gün M. (2012) Holly Seed: Nigella Sativa. Some Knowledge Corresponding to Nigella Sativa’s Therapy Ailment. Lokman Hekim Journal 2(1): 43-46.

2. Buhari (Tıp) 7; Müslim (Selam) 89/2215; Tirmizi (Tıp) 5/2042, 22/2071. 

3. Ragaa HMS. (2010) Clinical and Therapeutic Trials of Nigella Sativa. TAF Prev Med Bull. 9(5): 513-22. 4. Bulca S. (2014) Çörek Otunun Bileşenleri Ve Bu Yağın Ve Diğer Bazı Uçucu Yağların Antioksidan Olarak Gıda Teknolojisinde Kullanımı. Journal of Adnan Menderes University Agricultural Faculty 11(2) : 29-36. 

5. Al Jassir MS. (1992) Chemical composition and microflora of black cumin (Nigella sativa L.) seeds growing in Saudi Arabia. Food Chemistry 45: 239-42. 

6. Sultan MT, Butt MS, Anjum FM, Jamil A, Akhtar S, Nasır M. (2009) Nutritional profile of indigenous cultivar of Black cumin seeds and antioxidant potential of its fixed and essential oil. Pak J Bot. 41: 1321-30.

7. Ayhan B. (2012) Nigella sativa L. Bitkisi Üzerine Fitoterapötik Çalışmalar. Gazi Üniversitesi Sağ. Bil. Enst. Farmakognozi Anabilim Dalı Fitoterapi Programı, Ankara.

 8. Gharby S, Harhar H, Guillaume D, et al. (2015) Chemical investigation of Nigella sativa L. seed oil produced in Morocco. J Saudi Soc Agric Sci. 14(2): 172-77.

 9. Correa AD, Jokl L, Carlsson R. (1986) Amino acid composition of some Amaranthus sp. grain proteins and of its fractions. Arch Latinoam Nutr . 36: 466-76. 

10. Burtis M, Bucar F. (2000) Antioxidant activity of Nigella sativa essential oil. Phytotherapy Research. 14: 323-28. 

11. Vardar D Ö, Mollahaliloğlu S, Öztaş D. (2018) Examining the effects of phytochemicals used in phytotherapy on public health. J Health Sci Med. 1(4): 99-105.

Prebiyotik

PREBİYOTİK- PROBİYOTİK NEDİR? NE İŞE YARAR?

Bağırsak florasının düzeni, insan sağlığında oldukça önemli bir yere sahiptir. Sindirim sisteminde yaşayan mikroorganizmalar, sağlıklı bir sindirim sisteminin temel taşlarıdır. Bu canlı mikroorganizmalar, bağışıklık sistemini üzerinde de oldukça önemlidir. 

‘Probiyotikler ve prebiyotikler nedir?’ dersek ; Probiyotikler, barsaklarda mikrobik dengeyi sağlayan canlı mikroorganizmalardır. Prebiyotikler , probiyotik mikroorganizmaların çoğalmasını sağlayan genelde gıda lifi içerisinde yer alan  sindirilmeyen gıda bileşenleridir. En önemli probiyotikler, Lactobacillus ve Bifidobacterium türleridir. Bunlardan bize en tanıdık olan yoğurtta bulunan laktik asittir. 

Günümüzde barsak mikrobiyotası üzerine bir çok çalışma yürütülmektedir. Bu çalışmalara göre probiyotiklerin sağlık üzerinde çeşitli olumlu etkileri bulunmuştur. Probiyotikler;

  • Besinlerle  alınan veya vücutta sindirim problemleri sonucu oluşan toksik maddelerin vücuttan atılmasını sağlarlar.
  • Kabızlık sorununun ve ağız kokusu giderilmesine yardımcı olurlar.
  • Bağırsaklardaki zararlı bakterileri kontrol altına alıp, bağışıklık sistemini güçlendirirler.
  • Antibiyotik kullanımı nedeniyle doğal florası bozulan bağırsakları yeniden düzenlenlerler.
  • B grubu ve K vitamini üretimi ve emiliminde görevlidirler.
  • Kalsiyumun bağırsaklardan emilimini arttırırlar.
  • Zararlı bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları önlerler ,
  • Vajinal florayı dengede tutarak, vajinal enfeksiyonlara sebep olan patojen mikroorganizmaların (Candida) gelişimini engellerler.
  • İdrar yolu enfeksiyonlarına ve seyahatlerde ishale sebep olan E.coli bakterisinin gelişimini önlerler.
  • Alerji belirtilerini azaltırlar 
  • Cildin görünümünün iyileştirirler.
  • Sindirim kanalında bazı gerekli enzimleri üreterek sindirime katkıda bulunurlar. Laktoz ve protein sindirimini kolaylaştırmada etkilidirler.

Probiyotikler ; hayvansal protein ve yağlardan zengin beslenme tarzı, yetersiz lif içeren beslenme, antibiyotik kullanımı , yaş, stres,  enfeksiyon, kötü ve yetersiz  beslenme , sindirim problemlerinden etkilenerek barsaklarda azalırlar. Kefir, probiyotik yoğurt, kımız, tarhana ,boza, turşu, ekşi mayalı ekmek gibi fermente erin besintüketilmesi ile barsaklardaki  probiyotik bakteriler arttırılabilir.

Prebiyotikler; bağırsak mikroflorasının bileşimini ve aktivitesini olumlu yönde etkileyerek, bağırsak hareketlerini düzenlemekte, kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin emilimini ve biyoyararlılığını (vücutta kullanım etkinliği) arttırıp ,patojen mikroorganizmaların çoğalmasını önlerler.

Prebiyotikler sindirilmeyen ve barsakta iyi ve yararlı bakterilerin sayılarının artmasını sağlayan besinlerdir. Soğan, sarımsak, kuşkonmaz, pırasa, enginar, yulaf ve muz gibi çok çeşitli bitkisel yiyeceklerde bulunurlar. Bunlar kısa zincirli karbonhidratlardır ve sindirim enzimleri tarafından parçalanmazlar. Kalın barsaklara kadar bütün bir halde gelip ,orada iyi bakteriler için yiyecek sağlarlar. Probiyotiklerle birlikte alığındığında barsak florasının desteklenmesinde daha etkin olurlar.

çay - kahve ilişkisi

ÇAY MI YOKSA KAHVE Mİ ?

Hava sıcaklığının hissedilir şekilde düşmesi içimizi ısıtacak sıcak içecek tüketimini arttırıyor. Bunlardan aklımıza ilk gelen vapurda içtiğimiz sıcacık çay ile ofise gelir gelmez sarıldığımız kahve oluyor. Çayın da kahvenin de  ayrı ayrı seveni çok olmasına rağmen , sağlıklı yaşam için tüketim miktarına dikkat edilmelidir. Sağlıklı tüketim miktarını belirleyense içlerinde olan kafeindir. 

             Kafein kahve ,çay, kola, çikolata, kakao, enerji içeceği gibi birçok besinde bulunan merkezi sinir sitemini uyarıcı etkisi olan bir maddedir. Kafeinin normal miktarı kişiye göre değişir. Kafeine karşı duyarlılık; tüketim sıklığı, düzenli olarak alınan miktar, vücut ağırlığı ve fiziksel koşullar gibi pek çok faktör vardır. Bir çok çalışmada, yetişkinler için güvenli olarak tüketilebilecek kafein miktarının günde 300 mg (yaklaşık 3-4 fincan kahve ya da 5-6 büyük bardak çay) olduğu belirtilmiştir. 

            Kafein vücutta depolanmaz, alındıktan 3-4 saat sonra vücuttan atılır. Çay ve kahve bitkilerinin çeşitliliği de içerdikleri kafein miktarlarını etkilemektedir. Bir bardak yeşil çayda 20 mg, siyah çayda 40 mg ,bir fincan türk kahvesi yaklaşık 50-60mg ,bir kupa filtre kahve 85-90mg kafein bulunmaktadır. Buna rağmen çayın antioksidan gücü ise kahveden çok daha yüksektir.

            Çay ile kahve arasındaki en büyük fark uykuya etkileri ile ortaya çıkmaktadır. Bir günde aynı miktarda çay ve kahve içen kişiler üzerinde karşılaştırma yapan araştırmacılar, her iki içeceğin gün içinde benzer yararlar göstermesine rağmen, kahve içenlerin geceleri daha zor uyuduğunu ifade ediyor. Çay içenler ise tersine daha uzun ve rahatlamış halde uyuyor.

            Kahve ve çayın fazla tüketimi dişlerde sararmaya neden olmaktadır. Diş hekimleri, çaydaki doğal pigmentlerin diş minesine daha kolay yapıştığını, kahvenin ise dişlerde daha az sararmaya yol açtığını ifade ediyorlar.

             Antrenman öncesinde kafeinli bir içecek egzersiz performansını arttırmakta, yağ yakımını hızlandırmaktadır. Egzersizden önce yaklaşık 330-350 mL düşük yağlı latte seçimi yaklaşık 120 kalori, 10 gram protein ve 75 mg kafein içeriği ile iyi bir seçim olacaktır.

           Çayın sinirleri yatıştırdığına dair bilimsel veriler bulunmaktadır. Düzenli çay içenlerin, topluluğa konuşma gibi heyecan yaratan durumlarda daha sakin psikolojik tepki verdiği bulunmuştur. Ayrıca günde üç fincan çay içenlerin depresyon riskinin içmeyenlere kıyasla yüzde 37 daha az olduğu gözlemlenmiştir. 

            Günde birkaç fincan çay içmenin diyabet riskini azalttığı, kafeinsiz kahvenin de aynı etkide bulunduğu belirtiliyor. Hem çay hem de kahve  içerdikleri farklı antioksidan öğelerle kalp damar sağlığını korumakta hatta bazı kanser risklerini azaltmakta da etkilidirler.

Sonuç olarak  çay ve kahvenin yararları göz ardı edilmese de  tüketim miktarına bağlı olarak sağlığa zararları da göz önünde bulundurulmalıdır. Günlük  çay ve kahve tüketiminin yaklaşık 3-4 fincan kahve ya da 5-6 büyük bardak çay şeklinde tüketilmesi yeterli ve faydalı olacaktır.

alkali beslenme

ALKALİ BESLENME

Alkali diyetler, alkali beslenme şekli bahar aylarının gelmesiyle birlikte kilo vermek isteyen kişilerin tekrar dikkatini çeken bir yöntem olarak gündeme gelmeye başladı. Peki  yapılan alkali diyetlerin  gerçekten zayıflamaya yönelik bir etkisi var mı?

Alkali beslenme şekli ,besinlerin asit ve alkali içerikleri nedeniyle vücuttaki pH dengesinin değişebileceği görüşünü  savunmaktadır. Alkali  diyet savunucuları ,vücudun asit baz dengesini alkaliye kaydırarak metabolizmanın hızlandığını ve bununla birlikte kişilerin daha rahat zayıflayabileceklerini söylerler. pH değerinin 0-7 arasında olması asit,7 olması nötr,7-14 arasında bir değerde olması alkali bir ortamı ifade eder. Buna göre tüketilen besinlerin asit oranı yüksekse vücudun pH dengesi asit, alkali  besin grubunun tüketilmesi ile ph değerinin alkali olur. Kümes hayvanları, balık, süt, yumurta, tahıllar, alkol  asit ortam yaratırken ,meyveler-sebzeler,yağlı tohumlar, baklagiller alkali ortam oluşturuyorlar.Peki yediklerimiz kan pH’ını mı etkiliyor yoksa idrar pH’ını etkiliyor?

Alkali diyet uygulamaları ile kan pH’ı değil idrar pH2ı değişmektedir. Eğer vücuda aldığımız yiyecekler kan pH’ını etkiliyor olsaydı vücutta birçok işlev gerçekleşmez ,sağlık için birçok risk ortaya çıkardı. Kan pH2ı vücuttaki mekanizmalar tarafından düzenlendiği için dışardan müdahalelerle vücudun asit-baz dengesi değiştirilemez.

sonbahar enerjisi

SONBAHARDA ENERJİNİZİ ARTTIRACAK ÖNERİLER

DEMİR DEPOLARINI DOLDURUN

Özellikle   kadınların  kendini sürekli yorgun hissetmesi vücutlarında demir depolarının yetersiz olmasından kaynaklanır. Toplumumuzda kadınların neredeyse % 50 sinde demir eksikliği anemisi görülmektedir. Öte yandan hala düzenli regli oluyorsanız, her ay demir kaybediyorsunuz demektir. Bunu diyetinizle ve ya ek besin destek ürünleriyle tamamlamazsanız, demir eksikliğinden kaynaklanan anemi veya kronik yorgunluk gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Ayrıca demir yetersizliği metabolizmanızı da yavaşlatır. Gün içinde daha enerjik olmak için demir depolarınızı kontrol ettirip gün içinde demir kaynaklarını beslenmenize ekleyin.

BİTKİLERDEN ENEJİ ALIN

Enerji verici etkileri bilinen  bitkiler ginseng ve ginko bilobadır. Bunlardan yapılan çayları gün içinde  1 fincan olarak tüketirseniz enerjiniz gün boyu devam eder.

DOĞAL OLANI TERCİH EDİN

Doğal, minimum işlenmiş tüm gıdalar sadece sağlıklı yaşam için değil, aynı zamanda enerji düzeyinizi maksimuma çıkarmak içinde önemlidir. Mevsiminde meyve ve sebze tüketip maksimum biyoyararlılık kazanabilirsiniz.

EGZERSİZİ ATLAMAYIN 

Okulların açılması , tatillerin bitmesi ,sonbaharın başlaması derken hayatın içindeki koşuşturma da başlamış olacak . Enerjinizi gün içinde koruyabilmek ve devamlılığını sağlayabilmek için öğle aralarına da küçük egzersizler koyabilirsiniz. Bu sayede hem metabolizmanızı çalıştırmış hem de öğle tatilinizi  daha keyifli hale getirmiş olursunuz. Programınızı öğle tatilinde egzersiz yapmaya uygun hale getirirseniz enerjinizi akşama kadar koruyabilirsiniz.

GÜN İÇİNDE UFAK DİNLENMELER YARATIN 

Öğlen uykusu isteğinin doğal bioritim alışkanlıklarının sonucu olduğu düşünülmektedir ve genellikle imkanınız varsa bunu yapmanız en doğrusudur. 1-2 saat uykuyla savaşmak yerine 15-20 dakikalık uyku sonrasında yenilenmiş olarak devam etmek gün içindeki enerjinizi yükselterek öğleden sonraki saatlerin daha verimli geçmesine yardımcı olur.

BESLENME ve DİYET  UZMANI 

ZÜLAL YALÇIN