NAR ÇEKİRDEĞİ

Nar; Kabuğundan çekirdeğine kadar tam bir şifa kaynağıdır. Nar son derece mucizevi bir meyve ki her bölümünden insan faydalanabiliyor. Narın sağlık üzerine pozitif etkileri artık herkes tarafından az çok bilinmektedir. Birçok evlerde narın suyu çıkarılıp donduruculara koyuldu bile.

Bazıları da nar ekşisi, nar marmeladı, nar pekmezi yapabiliyor. Fakat bunları yaparken çok büyük hata olarak narın çekirdeği süzülüp atılıyor. Fakat narın çekirdeğinde de çok yararlı bileşikler bulunuyor. Narın çekirdeği fitoöstrojen / bitkisel östrojen içeriyor. Fitoöstrojenler yaşlılıkta yaşam kalitesini arttırıyor ve sağlıklı yaşlanmaya neden oluyor.


Menopoz döneminde üretimi yavaşlayarak biten östrojen hormonunun yerine geçtiğinden, kadınlarda sıcak basmaları, uyku düzensizlikleri, kilo artışı, sinirlilik, depresyon gibi belirtileri azaltıyor.
Menopoz sonrası kemik erimesini azaltıyor. Kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu etkisi bulunuyor. Bazı kanser türlerine karşı vücudu koruyor.

Narın çekirdeği yüksek posa içeriyor. Buda bağırsak hareketlerini düzenliyor. Narın bu yararlı etkilerinden yararlanmak için, porsiyon miktarına dikkat ederek narı çekirdeğiyle birlikte tüketmenizde yarar var.

Ancak özellikle menopoz öncesi ve menopoz döneminde görülen olumsuzlukları azaltmak için nar çekirdeklerini kurutarak ister kuru yemiş gibi veya ezilmiş olarak başka yiyeceklerin içine karıştırarak tüketebilirsiniz. İri ezilmiş olarak salatalara, yoğurt içine, evde ekmek yapanlar ekmeğin içine koyabilirler.

Sizlere önermeden önce, kendim narın çekirdeğini kuruttum. Kurutması oldukça kolay.  Geniş bir tepsi içine ince tabaka halinde yaymanız ve havadar rüzgar alan bir alana koymanız yeterli. Ara ara karıştırarak bir iki gün içinde kurumasını sağlayabilirsiniz.

KEFİRİN FAYDALARI

Kefirin besin içeriği; Süt içindeki tüm besin ögelerini içerdiğinden besin değeri son derece fazladır. Fosfor ve Kalsiyum başta olmak üzere, mineraller ve esansiyel amino asitler bakımından fazlaca zengindir. Kefirdeki mikroorganizmalar laktoz ve protinde değişimler yaparak sindirimi kolaylaştırmaktadır. Kefirde laktoz oranı azaldığından laktoza duyarlı kişiler de kefiri tüketebilirler.          

Kefir ve sağlık; Kefir tüketimiyle sağlık arasında çok önemli ilişki gösterilmektedir. Çok yüksek oranda yararlı mikroorganizma içerdiğinden probiyotik ürünler arasında ilk sırada yer almaktadır. Barsak florasının korunması, belli besin ögelerinin sentezi, antikanserojenik etkisi, laktoz inteloransının azaltılması ve serum kolesterol seviyesinin düşürülmesinde önemli olduğu belirtilmektedir.

Ayrıca ülser, tansiyon yüksekliği, safra bozuklukları, sinirsel rahatsızlıklar, egzama bronşit ve astım gibi hastalıklarda tedavi edici özellikleri belirtilmektedir.

Kefir, içerdiği yüksek miktarda organik asitten dolayı kolesterolin biyosentezini engellemekte, karaciğeri korumada, nükleik asitlerin sentezinde ve proteinlerden yararlanmada büyük öneme sahiptir.

Kefir, barsaklardan çok iyi emildiği ve sindirilebilirliği yüksek olduğundan Rusya’da eski çağlardan beri lohusa ve bebeklere verildiği belirtilmektedir.

Japonya’da insanlar üzerinde yapılan çalışmada antimöral etki belirtilmektedir.  Fareler üzerinde yapılan başka bir çalışmada antimutajenik etki vurgulanmaktadır. Yapılan çalışmalarda; kefir daneleriyle üretilen kefirde fermentasyon sonunda sütteki kolesterol oranının azaldığı belirtilmektedir.

Kefir; içerdiği besin ögeleri ve sağlık üzerine pek çok olumlu etkileri bulunduğundan, çocuklar, yetişkinler, gebeler, emzikliler ve yaşlılar günlük olarak  tüketebilirler.

Evde yapılan kefir, farklı tatlarda tüketmek istenirse, çocuklara cazip hale getirmek için bazı sebze veya meyvelere katılarak da tüketilebilir.

MENOPOZDA NASIL BESLENİLMELİ?

Çalışmalar, beslenmede yapılacak bazı değişikliklerle birlikte uygun fiziksel aktivite sağlanarak menapoz döneminde görülen bazı sorunların azaltılabileceğini göstermektedir. 

Bu dönemde kadınlarda görülme oranı yüksek olan şişmanlık, kalp-damar hastalıkları ve osteoporoz gibi hastalıkların gelişimini önleyici, koruyucu veya tedavi edici beslenme programlarının hazırlanması gerekmektedir. Enerji içeriği düşük, besleyici değeri yüksek besinler tercih edilmelidir. 

Her öğünde dört besin grubundan uygun yiyecekler bulunmalıdır. Yeterli kalsiyumun ve D vitamininin alınması kemik mineral kaybını azaltmaktadır. Sağlıklı beslenmede besinlerdeki toplam yağ içeriği kadar yağ asitlerinin örüntüsü de önemlidir. Düşük yağlı ve düşük kolesterollü besinler tercih edilmelidir. Omega-3 yağ asitlerinin görme, kemik-eklem hastalıkları, kan lipit üzerine olumlu etkilerinin olduğu bilinmektedir. 

Omega-3 ve omega-6 içeren doğal yiyecekler yeterince yer almalıdır. Aşırı tuz tüketimi; İdrarda kalsiyum atımında artış sonucunda osteoporoza neden olabilmektedir. Günlük tuz tüketiminin 5 gramın altında olması önerilmektedir. Tuzun bileşimindeki sodyum, doğal olarak besinlerin yapısında da bulunmaktadır. Salamura yaprak, zeytin, peynir gibi yiyeceklerin tuz oranı yüksektir. Az tuzlu besinler tercih edilerek tuz tüketimi azaltılmalıdır. 

Günlük posa tüketimi 25-30 gram olacak şekilde, posa içeriği yüksek olan kuru baklagiller, tam tahıllar, sebze-meyveler, sert kabuklu yemişler diyette yeterince bulunmalıdır. Sıvı tüketimi özellikle su tüketimi arttırılmalıdır. Kafeinin, kemik yoğunluğu ve kalsiyum içeriği üzerine olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Kafein içeren kahve çay ve kola gibi içeceklerin tüketiminde dikkatli olmak gerekir. 

Kurubaklagiller özellikle soyada ve bazı yiyeceklerde değişik oranda bulunan östrojen benzeri maddelerin (fitoöstrojenler), osteoporoza karşı koruyucu etkisinin olduğu düşünülmektedir. Beslenmenizde yapacağınız doğru değişimlerle, bilinçli ve dengeli beslenmeyi yaşam biçimi haline getirir ve daha sağlıklı, mutlu bir yaşam sürdürebilirsiniz.

SU DİYETİ NASIL YAPILIR? ZARARLARI NELERDİR?

Son dönemlerde popüler birçok diyet biçimi ortaya çıkmaktadır. Su diyeti de hızlı kilo kaybetmek, vücutlarına detoks etkisi yaratmak isteyenlerin tercih ettiği fakat düşünüldüğü kadar faydası olmayan, 72 saati asla geçmemesi gereken bir beslenme planıdır.

Peki su diyeti nasıl yapılır?

Diğer oruç şekillerinden farklı olarak su orucunu açtığınız bir saat dilimi bulunmamaktadır. Bu orucu uygularken sıvı bir beslenme şekli gibi düşünmemek önemlidir. Su harici hiçbir yiyecek veya içecek tüketilmemektedir. Su tüketim miktarı genellikle gün içinde 2,5-3 litredir. İlk denemeniz olacaksa vücudunuzu alıştırmak için 3-4 günlük bir hazırlık evresi uygulayabilirsiniz. Bu evrede normal oruç tutabilirsiniz veya her öğünde daha az porsiyonlar yiyerek ilerleyebilirsiniz.

Yararlı Mı Yoksa Zararlı mı?

Su diyeti hakkında yapılan çok çok az bilimsel çalışma bulunmaktadır. Fakat çok kısa süreli olduğu için, vücutta detoksifikasyon sağlaması, hücrelerdeki artık bileşenlerin temizlenmesi ve stres seviyesini azaltması gibi yararları hiçbir sağlık problemi bulunmayan bireyler üzerinde gözlemlenmiştir.

Zararlarına göz atacak olursak:

1. Yaşam tarzına çevrilemez, metabolizmayı olumsuz etkiler!

İyi bir diyet biçimi yaşam boyu sürdürülebilir olmalıdır. Aynı zamanda uygulayan kişide sağlıklı beslenme alışkanlıklarının oluşmasını hedeflemektedir. Bu tarz diyet biçimleri süreksiz olduğu için diyet bittikten sonra hızla geri kilo alımı meydana gelmektedir. 

2. Yağdan değil sudan kaybettirir!

Su diyetini uyguladığınızda maalesef verdiğiniz kilo yağ kütlenizden değil genelde su kaybı, karbonhidrat kaybı veya kas kütlesi kaybı şeklinde olmaktadır.

3. Gün içerisinde enerjinizi düşürür, bağışıklık sistemini zayıflatır!

Uygulandığı süre boyunca vücuda besin ögesi girmediğinden, vücudunuzun bağışıklığı düşebilir ve özellikle kış aylarında hastalığa yakalanma riskinizi arttırabilirsiniz. 

Peki kimler kesinlikle bu diyeti uygulamamalıdır?

  • Diyabet hastalığı olanlar, 
  • Gut hastaları, 
  • Yeme bozukluğu olanlar,
  • Yaşlılar, çocuklar, emziren kişiler ve gebeler için oldukça riskli olabilir ve kesinlikle denenmemelidir.

! ! Ayrıca, yoğun iş temposu olan kişiler de gün içerisinde enerji düşüklüğü oluşturduğu için kesinlikle bu diyet biçimini uygulamamalıdır.

Sonuç olarak; Su diyetini yaşam şekline dönüşmediği, kalıcı kilo kaybına uğratmadığı ve bilimsel olarak kanıtı olmadığı için tavsiye etmemekteyim. Fakat hiçbir sağlık probleminiz yok ve denemek istiyorsanız uyguladıktan sonraki ilk gün hemen normal yemek yeme düzenine geçmeyin çünkü bu sizi çok rahatsız edebilir. Bu yüzden smoothie şeklinde çeşitli sıvılar ve hafif yumuşak kıvamlı yiyecekler ile geçiş beslenmesi yapıp 3 gün içerisinde normal beslenme düzeninize geri dönebilirsiniz.         

                                                                                                   Sağlıklı günler diliyorum 😊

YASAKSIZ DİYET VAR MIDIR?

Diyet denince çoğu insanın aklına yasaklar ve kısıtlamalar gelmektedir. Fakat diyet demek sevmediğiniz besinleri tüketmek, sadece salata yemek, kendinizi aç bırakmaktan ibaret değildir. Diyet kısa süreli değil yaşam tarzı haline dönüştüğünde sağlıklı ve sürdürülebilir olmaktadır. Diyet sürecinde kesinlikle bunu yememelisin gibi dayatmalar olmamalıdır. Yasak psikoloji devreye girdiğinde ve diyet süreci bittiğinde hızla geri kilo alımı olmakta bu da insanların motivasyonunu kırmaktadır.

Peki yasaksız diyet nasıl olur?

  • Öncelikle diyeti bir süreç değil beslenme alışkanlıklarınızı değiştirerek sağlıklı yaşama adım atmak gibi düşünerek psikolojik olarak hazırlanarak başlayabilirsiniz!
  • Kendinize her gün yapacağınız mesela; her sabah uyanınca bir bardak ılık su içmek, akşam sekizden sonra atıştırma alışkanlığını bırakmak gibi rutinleri hayatınıza katmaya çalışabilirsiniz!
  • Sevdiğiniz fakat zararlı olduğunu düşündüğünüz besinleri yasak olarak düşünmeyin! Porsiyon kontrolünü sağlayarak her yiyeceği diyet sürecinde tüketebilirsiniz!
  • Diyette kaçamaklar yaptığınızda kendinizi sakın cezalandırmayın. Her gün yeni bir başlangıç yaptığınız kaçamağı düzeltmek için önünüzde sıfırdan başlayan bir gün olduğunu unutmayın. 

😊 Ben kilo verme sürecinde kendi danışanlarıma ‘Şu an bunu yemeyelim ama ilerleyen zamanda tabii ki yiyebiliriz’ diyorum. ‘Bu hafta şunları yersek daha iyi olur’ şeklinde önerilerde bulunarak ilerlemeyi tercih ediyorum. Yasak kelimesini kullanmıyorum.

Sevgiler,