Doğanın en önemli besini olarak bilinen buğday rüşeymi, embriyo adı verilen tohumun üremesini ve çimlenmesini sağlayan buğdayın en değerli bölümüdür. Buğdaya can veren, buğdayın genetik şifresini barındıran yeridir.
Buğdayın un haline getirilmesi esnasında, özel yöntemlerle ayrıştırılması sonucunda 1 ton buğdaydan sadece 1 kilogram rüşeym elde edilebilmektedir.
E vitamini deposu olan rüşeym, en başta B gurubu vitaminler olmak üzere fazlaca vitamin, mineral ve antioksidanları bünyesinde barındıran buğdayın en değerli kısmıdır. Alpha-tocapherol” olarak adlandırılan “doğal E vitamini” buğday rüşeyminden elde edilir.
Cilt yaşlanmasını geciktirir, bağışıklık arttırır, kalp-damar, kanser gibi hastalıklara karşı son derece koruyucu, sağlık açısından inanılmaz pek çok özelliği olan, adeta sağlık iksiri bir üründür.
Buğday; kepek, rüşeym (buğday özü) ve endosperm tabakasından oluşur.
Tam buğday unu, buğdayın bütün olarak öğütülmesiyle elde edilirken, beyaz un, rüşeym ve kepek kısmı ayrıldıktan sonra çoğunluğu nişasta olan bölümüdür.
Beyaz unun üretimi sırasında rüşeym özel bir yöntemle ayrıştırılmıyorsa, rüşeym kepekle birlikte atılıyor ve bu değerli bölüm hayvan yemi olarak kullanılıyor. Rüşeymin çabuk okside olması nedeniyle kısa sürede acılaşabiliyor. Bu nedenle kısa sürede tüketmek gerekiyor.
‘Doğanın altın sırrı’ olarak anılan rüşeymi, yoğurda, çorbalara, salatalara koyarak tüketebiliriz. Evde ekmek yapıyorsak ekmeğe veya pasta, kurabiye gibi hamur işlerine de ilave ederek kendimize ve çocuklarımıza sağlıklı lezzetler hazırlayabiliriz.